Miss Austen (2025)

Gill Hornby’nin kaleminden çıkan ve Jane Austen’in hayatına dokunan romanı, dört bölümlük bir mini dizi olmuş. Dizi, Jane Austen’in kız kardeşi Eliza’ya yazdığı mektuplar aracılığıyla, edebiyat tarihinin bu efsanevi yazarının bilinmeyen gençlik yıllarına ve özel hayatına bir kapı aralıyor. Tabii, Jane Austen denince aşkı anmamak olmaz. Dizi, Jane’in ablası Cassandra Austen’ın aşk hayatını da incelikle işliyor. Mektupların satır aralarında, Cassandra’nın neden aşkına rağmen hiç evlenmediğinin hüzünlü ve romantik hikayesi aslında (abla olmak kolay değil . Rose Leslie ablamız da varsa, onu ekranda görmek bile diziyi izlemek için yeterli bir sebep bence. Dönem işi sevenler ve Jane Austenin etine hatta kemiğine kadar tüketmiş olanlar kaçırmasın. Cast iyi, öyle mankenler, afetler ve yunan heykelleri beklemeyin bridgerton değil sonuçta ama bu yoklukta su gibi aktı, bu sene bridgerton da yokmuş zaten. Jane Austen’in ilk romanını yayınlatma mücadelesi de dizide oldukça dokunaklı bir şekilde işlenmiş. İzlerken, bir dönemin en romantik ve şiirsel aşk hikayelerini kaleme alan Jane’in bile bu süreçte ne kadar zorlandığını hissediyorsunuz.

Geçmiş ve o gün arasındaki geçişler cok tatlı olmuş, rahatsız etmiyor. Miss Cassandra ve Jane arasındaki bağ çok güçlü ve izlerken de size geçiyor. Mektupları okurken yazılma sürecini ve geçmişte yaşananları da eş zamanlı olarak işliyor. Dönemi güzel yansıtmış izlemesi keyifli bir mini dizi. Türü sevenlere tavsiye ederim.