Dolunay Katilleri (2023)

Amerikaların, kızılderililere yaptığı soykırımın son bir özetini çıkarmışlar. Batılılar, ilk önce kızılderilileri öldürdüler. Siyahları ise kullanıp, katlettiler. Film, yıllarca vatanlarından sürülen,öldürülen bir kızılderili kabilesinin, verimsiz, çorak arazilerinden petrol bulunmasıyla,şansları yaver gidiyor. Film, bu zenginliği onlara çok gören beyazların ve yahudilerin, onları sistematik bir şekilde yok etmesi ve servetlerini ele geçirmesini anlatıyor. “En iyi kızılderili, ölü kızılderilidir.” cümlesini ilk söyleyenlerin varisleri filmde Osaga kabilesinin içine girerek, bunu yasal yollarla yapıyorlar. Ne tuhaf ki, bunu yapanlar, kasabanın ileri gelen beyazların tümü, hayırseverlikleri ile ön plana çıkanlar. Kasabanın, doktoru, şerifi, sigortacısı, papazı herkes işin içinde. Günümüz olaylarına ışık tutması açısında da, 1.11.21. saniye deki toplantı bir mason kulübünde geçiyor. Ortada bir mason kardeşliği var. 2.49.50’de ki toplantı sahnesi de enteresan. Amerikan kapitalizminin, kaypak ve yavşak yapısının özeti.Kısaca bir filmde, macera, aksiyon arayanlar filmi sıkıcı bulurlar. Film gerçekten muhteşem bir drama. ("bunların dışında ağır bir senaryosu var ancak onuda oyuncu kalitesi telafi ediyor benim fikrimce")

Oyunculuklara vs bla bla diyecek bişey yok ama kardeşim illa Martin Scorsese'sin diye 5 saatlik film yapmazsın yahu 100-110 dk ya da sığardı halbuki bi noktadan sonra kendinizi p*çaklamamak için zor tutuyorsunuz kendinizi. açın izleyin ama atlaya atlaya :D :D

Oyuncular efsane tartışılmaz fakat filmin senaryo akışı çok ağır ilerliyor çok gereksiz uzatılmış pek bir aksiyon da olmadığı için film bitmiyor 3 buçuk saat 2 günde falan izlersiniz beyin bitiriyor

güzel film Scorsese şaşırtmıyor kadro başarılı velakin ben asıl Di Caprio'nun oyunculuğuna ve kariyerini yönetmesinde ki başarısına dikkat çekmek istiyorum. Böyle birkaç isim var şimdi sıralamıycam ama bu adamlar cidden akademi oyuncusu olmak konusunda çocuk yaşlarda başlayan kariyerlerini hep bir adım öte taşıdılar ve kendisi de bunlardan biri. Bu filmde de bunu açık ve net bir şekilde görüyoruz. İyi seyirler şimdiden.✌

3,5 saat diye hep erteliyordum izlemeyi sonunda bugün izledim ve izlediğime değdi . Di Caprio gerçekten on numara oyuncu

David Grann'in çok satan kitabından uyarlanan Killers of the Flower Moon Amerikan tarihinin pek bilmediğimiz karanlık bir sayfasını gün ışığına çıkartıyor. 1920'lerde Amerikan yerlileri önce yaşadıkları yerlerden kopartılıp Oklahoma'da özel bir bölgeye sürülüyorlar. Osage Nation denilen bu topraklarda petrol keşfedildiğinde, o arazinin tapusuna sahip Osage yerlileri birden bire Amerika'nın en zengin insanları oluveriyorlar. Ancak işin içine para, hırs ve açgözlülük girince kabile üyeleri birer birer esrarengiz biçimde ölmeye başlıyor; ta ki o yıllarda henüz yeni kurulan FBI gizemi çözmek için devreye girene kadar.

Bir kere en baştan şunun altını çizmek lazım: Yıl olmuş 2023, ve biz Martin Scorsese'nin yönettiği ve Robert De Niro'nun oynadığı "yeni" bir filmi sinemalarda izleyebiliyoruz. Bu sinemaseverler için ne büyük bir nimettir!.. İlk kez birlikte çalıştıkları 1973 yapımı Mean Streets filminden tam elli yıl sonra, biri 80 diğeri 81 yaşındaki bu iki usta hala döktürüyorlar, bangır bangır "biz bir yere gitmedik, burdayız" diyorlar.

Günümüzde artık adınız Martin Scorsese değilse, Hollywood'daki stüdyoları üç buçuk saat uzunluğunda bir film için ikna etmeniz mümkün değil. Scorsese de zaten Paramount şirketinin yanı sıra Apple ile de anlaşarak filminin eninde sonunda Apple'ın streaming servisinde yayınlanacağını ve çoğunluk tarafından evde izleneceğini kabul ediyor, tıpkı bir önceki filmi The Irishman'de olduğu gibi. Filmin uzunluğu olumlu ve olumsuz yanları beraberinde getiriyor. En dikkatli izleyicinin bile bu kadar uzun süre boyunca yüksek bir konsantrasyon seviyesini sürdürebilmesi zor. Öte yandan filmin 206 dakikalık süresi Scorsese'nin anlatmak istediği hikayeyi, herhangi bir müdahale olmadan, kendi istediği gibi anlatmasına da olanak tanıyor. Film, bazı tempo sorunlarından muzdarip olsa da, perdede gördüğümüz o büyüleyici işçilik kalitesi yavaş geçen bazı bölümlerin üstesinden gelmemize yardımcı oluyor.

Robert De Niro ve Leonardo DiCaprio Scorsese'nin iki favori oyuncusu. Bunlardan De Niro, yönetmenin kariyerinin erken dönemindeki ünlü filmlerinin birçoğunda (Taxi Driver, Raging Bull, Goodfellas, Casino) rol alırken, son yıllarda bayrağı DiCaprio devralmış gibi görünüyor (The Aviator, The Departed, Shutter Island, The Wolf of Wall Street). Rivayet odur ki, Leonardo'yu Scorsese'ye tavsiye eden de 1993 yapımı This Boy's Life filminde onunla birlikte çalışan Robert De Niro imiş. İşin ilginci, bu iki büyük oyuncu bir Scorsese filminde ilk kez bir araya geliyorlar. Filmin üçüncü önemli karakterini canlandıran Lilly Gladstone'un iki yüksek kalibreli ismin arasında ezileceğini düşünürsünüz, ama öyle olmuyor. Gladstone Mollie rolündeki abartısız, ölçülü ve sakin performansı ile filmin en akılda kalıcı parçalarından biri haline geliveriyor.

Killers of the Flower Moon uzun süresine rağmen, ırkçılığa dair alt metinleri, karakterleri, anlatımı ve oyuncularının performanslarıyla seyredilmeyi hak eden bir film. Ayrıca artık her filmine "belki de bu son filmidir" gözüyle bakacağımız bir usta yönetmenin bir olgunluk dönemi şaheseri.

Scorsese'nin 'Killers of the Flower Moon'u Güçlü Performanslarıyla Karanlık Tarihe Işık Tutuyor

Martin Scorsese'nin David Grann'in kitabından uyarlanan son filmi Killers of the Flower Moon'u izledim. Film, 1920'lerde Oklahoma'da Osage Ulusu topraklarında petrol bulunmasının ardından meydana gelen bir dizi suç olan Osage cinayetlerinin gerçek hikayesini anlatıyor. Filmde diğerlerinin yanı sıra Leonardo DiCaprio, Robert De Niro ve Lily Gladstone da rol alıyor.

Özellikle açgözlülük ve şiddet ağına yakalanmış evli bir çifti canlandıran DiCaprio ve Gladstone'un oyunculukları oldukça başarılıydı. Karakterlerini derinlik ve duyguyla tasvir ettiler ve kimyaları ikna ediciydi. De Niro, cinayetleri kendi çıkarları için planlayan acımasız kötü adam olarak da iyiydi.

Konu gerçekçiydi ve olayların tarihsel ve kültürel bağlamını gösterecek şekilde iyi uyarlanmıştı. Film, Osage'lerin beyaz yerleşimciler ve hükümet tarafından karşı karşıya kaldığı ırkçılığı ve adaletsizliği tasvir etmekten çekinmedi. Görüntü yönetimi ve yapım tasarımı etkileyiciydi ve dönemin canlı ve sürükleyici bir atmosferini yaratıyordu.

Ancak filmin zevkimi etkileyen bazı kusurları vardı. Bazı yerlerde üzerinden ne kadar zaman geçtiğini, ne olduğunu anlamakta zorlandık. İnsanlar sürekli ölüyormuş gibi görünüyordu ama bunlar uzun aralıklarla gerçekleşen şeylerdi. İnsanlar hapishaneye girip çıkıyordu, bebekler doğup büyüyordu ama zaman çizelgesine veya geçişlere dair yeterli gösterge yoktu. Ayrıca olay örgüsünde birçok karakterin yer alması nedeniyle adı geçen bazı isimler kafamı karıştırdı.

Bunun dışında filmin ilk yarısı iyiydi, gizem ve dram beni içine çekti. Gergin ve tatmin edici olan son kısmı dışında ikinci yarının büyük bölümünde sıkıldım. Film etkisini kaybetmeden daha kısa ve daha kısa olabilirdi.

Genel kanaatim hala olumlu, zira Amerikan tarihinin karanlık bir sayfasına ışık tutan önemli ve güçlü bir film olduğunu düşünüyorum. Scorsese, DiCaprio veya gerçek suç hikayelerinin hayranlarına tavsiye ederim.

Kendi toplumların yaptığı sömürüyle yüzleşme çabasının, aklanma hevesinin ürünü çok dinamik bir film değil ancak izlenmesi gereken bir yapım.. 105 dakikaya sığardı halbu ki konu

çok kötü... DiCaprio çok emek vermiş De Niro yılların kurdu ne kadar uğraşsam da fark yaratmaz diyip koy vermiş. zaman kaybını geçtim benim için ızdırap oldu..

Şarap gibi yıllanmış, lezzetinin doruğunda optimum demlenmiş, her yerinden tecrübe ve yetenek akan usta oyuncular Robert De Niro ve Leonardo DiCaprio'nun, oyunculuklarının zirvesinde, en verimli çağlarında imza attıkları bu muhteş.... asagagagsh... ) Yok la entelliğe gerek yok: uyumamak için zor tuttum kendimi ama başaramadım... 3 günde zorlaya zorlaya, 2 kere uyuya kalarak zar zor izledim sonuna kadar. Büyük ümitlerle izlemiştim halbuki. Oyunculuk kurtarmıyor bazı filmleri. Bazen bu IMDB puanlarını oyuncuların isimlerinin ve yeteneklerinin büyüklüğüne verdiklerini düşündürdü bu film. Aksiyon ve digital efekt hayranı bir ergen de değilim ama yani ne diyim... Hayal kırıklığı... Ön yargılı olmamak için kendimi zorlayıp Leo ve De Niro'nun hatrına sonuna kadar izledim ama yok... olmamış.

ne yazıkki toplum kurnazlığı zeka zanneden haysiyetsizlerle dolu bu film buna güzel bir örnek olmuş gerçek hayat hikayesinden alinmis olmasıda beni hiç şaşırtmadı insanlarin ellerinde imkanları olduklarında ne kadar ileri gidebileceklerini gösteriyor kendi çıkarları için masum insanları kandirarak iftira atan onları sömürmeye çalışan böyle insanlar herzaman midemi bulandirmiştir

Gerçek bir olaydan (son zamanlarda her saçma sapan filme bunu yazıyorlar ama bu hakikaten gerçek bir olay) esinlenilerek yapılmış ama harika bir konu akışı ve usta oyunculuklarla mükemmel bir şekilde harmanlanmış. Yılın en iyi filmi hiç şüphesiz.
Filmin FBI'ın kuruluşuna ışık tuttuğunu hiç bilmiyordum çok şaşırdım 48 yıl FBI başkanlığı yapan J. Edgar Hoover'ın adı da filmde geçiyor.
7/10

Mükemmel bir Scorcese klasiği daha. Di Caprio ve De Niro ustanın oyunculuklarını anlatmaya bile gerek yok, yine efsane oynamışlar. Öte yandan,tarihleri boyunca Kızılderililere, Afrika kökenlilere, her tülü Amerikan yerlilerine zulüm uygulamış bir Devletin on yıllardır bütün Dünya'ya demokrasi ve insanlık satmaya çalışmaları da tam bir Amerikan ikiyüzlülüğü!

baykuş uğurszluk

de niro için bile izlenir

Yılın en iyi filmi .

güzel ve etkileyici. ağır gidiyor ama hiç sıkmıyor. sonunda jenerik yazılarını bile okudum. ders= yapanın yanına kâr kalmıyor hiçbir şey.

KAtı, net, abartusuz ve incelikli... Nefisti bence.. 3,5 saat hiç sıkılmadan izledim... Bir çok duygum da kabardı, başarılı..

HolyDemon666
6 Aralık 2023 17:44
10 Puan
Martin Scorsese, gerçek bir hikayeyi dikkat çekici bir ölçek anlayışıyla anlatıyor, olayları samimi tutarken daha büyük sorunları ve sonuçları keşfediyor. Avrupalıların Kuzey Amerika'yı kendilerine ait ilan etmesinden sonra yaşanan hemen hemen her şeye gölge düşüren sistemik adaletsizliğin altını çizen yürek parçalayıcı bir tarih dersi. Her seviyede ustalıkla yapılmış olan film asla taşmıyor, gözümüzü kırpmak bile istemeyeceğimiz kadar acil bir tehdit kaynağı oluşturuyor.

Sahneler, Scorsese ve uzman editör Thelma Schoonmaker'ın Robbie Robertson'ın ritmik müziğini harekete geçiren güçlü bir anlatıya dönüştürdüğü rengarenk ayrıntılara sahip insanlarla dolu. Anlam katmanları, karanlık bir yankı uyandıran kışkırtıcı olay örgüsü ve karakter dokuları sağlar. Dönem tarzı klipler ve fotoğraflar akıllıca yerleştirilmiş, ayrıca duygusal bir etki taşıyan bir radyo tiyatrosu sonsözü. Mollie filmin kalbi ve ruhu olsa da, Ernest'in karmaşık ahlaki yolculuğu temaları eve taşıyor.

Leonardo DiCaprio, doğru olanı yapmak için kendi içinde mücadele eden, aptal ama evet, ciddi bir adam olarak dikkat çekici derecede incelikli. Mollie'nin bilgili zeka ve açık görüşlü anlayış yaydığı mükemmel Gladstone ile olağanüstü derecede sıra dışı bir kimya yaratıyor. Robert De Niro, Bill'in canavarca amaçlarını ustaca gizlemek için pürüzsüz karizmasını kullanıyor. John Lithgow ve özellikle Brendan Fraser için daha küçük roller sahne hırsızlığı sunuyor. Bu arada, müthiş bir Kızılderili oyuncu kadrosu, gerekli perspektifi sağlayan sahnelere dünyevi gerçekçilik katıyor.

Detaylara şaşırtıcı derecede dikkat edilerek hazırlanan bu tarihi yapım, izleyicinin midesini bulandırmak için tasarlandı. Bu insanlar bizim zorlukla kavrayabildiğimiz bir sosyal ortamda yaşıyor olsalar bile, ahlaki soruların tanımlanması sinir bozucu derecede kolaydır. Tasvir edilen güç ve para arayışı yalnızca açgözlülükten kaynaklanmıyor; Yetki, Miras ve Oportünizmin bir karışımıdır. Film bize bu bağlamda ne yapabileceğimizi sorgulatsa da neyin doğru neyin yanlış olduğu çarpıcı derecede açık. Parayı kim alırsa alsın, kazananlar nezaket, şefkat ve topluma sahip olanlardır.

İyi seyirler...

Amerika'nın suç dolu tarihinden gerilim yüklü bir kesit... İzlenmeli.

en iyi yapan bilirmiş boşuna dememişler farklı şeşillerde günümüzde devam eden bu davranış filmini kısmi olarak anlatılmış

muhteşem filmdi tavsiye ederim mutlaka izleyin

Vay be!

Kadın çok sinir bozucu bi tip

dicaprio oynarsa izlenir

Biraz uzun ama izlenmesi gereken bir film. Oyunculuklar, sanat yönetimi ve özellikle kostümler olağanüstü.

çok çok çok ama çok çok iyi....

DiCaprio için hemen geldimm

Martin Scorsese, gerçek bir hikayeyi dikkat çekici bir ölçek anlayışıyla anlatıyor, olayları samimi tutarken daha büyük sorunları ve sonuçları keşfediyor. Avrupalıların Kuzey Amerika'yı kendilerine ait ilan etmesinden sonra yaşanan hemen hemen her şeye gölge düşüren sistemik adaletsizliğin altını çizen yürek parçalayıcı bir tarih dersi. Her seviyede ustalıkla yapılmış olan film asla taşmıyor, gözümüzü kırpmak bile istemeyeceğimiz kadar acil bir tehdit kaynağı oluşturuyor.

Sahneler, Scorsese ve uzman editör Thelma Schoonmaker'ın Robbie Robertson'ın ritmik müziğini harekete geçiren güçlü bir anlatıya dönüştürdüğü rengarenk ayrıntılara sahip insanlarla dolu. Anlam katmanları, karanlık bir yankı uyandıran kışkırtıcı olay örgüsü ve karakter dokuları sağlar. Dönem tarzı klipler ve fotoğraflar akıllıca yerleştirilmiş, ayrıca duygusal bir etki taşıyan bir radyo tiyatrosu sonsözü. Mollie filmin kalbi ve ruhu olsa da, Ernest'in karmaşık ahlaki yolculuğu temaları eve taşıyor.

Leonardo DiCaprio, doğru olanı yapmak için kendi içinde mücadele eden, aptal ama evet, ciddi bir adam olarak dikkat çekici derecede incelikli. Mollie'nin bilgili zeka ve açık görüşlü anlayış yaydığı mükemmel Gladstone ile olağanüstü derecede sıra dışı bir kimya yaratıyor. Robert De Niro, Bill'in canavarca amaçlarını ustaca gizlemek için pürüzsüz karizmasını kullanıyor. John Lithgow ve özellikle Brendan Fraser için daha küçük roller sahne hırsızlığı sunuyor. Bu arada, müthiş bir Kızılderili oyuncu kadrosu, gerekli perspektifi sağlayan sahnelere dünyevi gerçekçilik katıyor.

Detaylara şaşırtıcı derecede dikkat edilerek hazırlanan bu tarihi yapım, izleyicinin midesini bulandırmak için tasarlandı. Bu insanlar bizim zorlukla kavrayabildiğimiz bir sosyal ortamda yaşıyor olsalar bile, ahlaki soruların tanımlanması sinir bozucu derecede kolaydır. Tasvir edilen güç ve para arayışı yalnızca açgözlülükten kaynaklanmıyor; Yetki, Miras ve Oportünizmin bir karışımıdır. Film bize bu bağlamda ne yapabileceğimizi sorgulatsa da neyin doğru neyin yanlış olduğu çarpıcı derecede açık. Parayı kim alırsa alsın, kazananlar nezaket, şefkat ve topluma sahip olanlardır.