25 Eylül 2018
Mac
VidMoly
Okru
The Most Assassinated Woman in the World - La Femme la plus assassinée du monde

La Femme la plus assassinée du monde

Genel Bakış

İhtişamlı Tiyatro Grand Guignol'un perde arkasında geçen hikaye Grand Guignol'ün önde gelen hanımları ve sahnede defalarca vurularak öldürülen En Suikastçi Kadın'ın en ünlüsü olan ikonik aktris Paula Maxa'nın etrafında dönüyor.
--------

Bu film özeti Rio tarafından oluşturuldu.
Türü: Gerilim, Gizem
Ülke
US
Süre
102 dk
Takipçiler
45
IMDb Puanı
6.1
Yapım Yılı
2018
Apocalypce2
Apocalypce2
2 yıl önce

“La femme la plus assassinée du monde / The Most Assassinated Woman In the World”, hikâyesini de James Charkow, Vérane Frédiani ve David Murdoch ile birlikte yazan Franck Ribière’in yönetmen koltuğunda oturduğu ilk uzun metrajlı sinema filmi…

Franck Ribière, sinema dünyasında fazla tanınan bir isim değil… Filmografisindeki en kayda değer işler, “The Oxford Murders “(2008), “Balada triste de trompeta / Sad Trumpet Ballad” (2010) ve “Las brujas de Zugarramurdi / Whitching and Bitching” (2013) gibi Álex de la Iglesia filmlerinin yanı sıra “À l'intérieur / Inside” (2007), “Celda 211” (2009) ve “Extinction” (2015) gibi filmlerdeki yapımcılıkları olarak sıralanabilir…

Kısaca hikâyesi, 1932 Paris’inde, rol gereği her akşam sahnede hunharca katledilen Grand Guignol Tiyatrosunun baş kadın oyuncusu Paula Maxa (Anna Mouglalis) nın etrafında şekillenen gizem dolu olaylar zinciri olarak özetlenebilecek filmin, IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritics gibi mecralarda henüz izleyici ve profesyonel yorumcu puanları mevcut değil…

O nedenle, 27 Haziran 2018’de Edinburgh Uluslararası Film Festivali ve 9 Temmuz 2018'de de Neuchâtel Uluslararası Fantastik Film Festival’inde prömiyeri yapıldıktan sonra 7 Eylül 2018’de Netflix üzerinden vizyona giren yaklaşık 5,2 milyon dolarlık bütçeli bu filmi, her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle biz kendimiz mercek altına alarak incelemeye çalışacağız…

Oyuncu kadrosuna ilişkin olarak, şunu hemen söylemeliyim ki, eğer Fransız sinemasıyla yakından ilgilenmiyorsanız, başrollerdeki Anna Mouglalis ve Niels Schneider dâhil filmde, “ben bunu tanıyorum” diyebileceğiniz oyuncu neredeyse yok gibi… Ancak bu kesinlikle, “demek ki, oyuncuların hepsi son derece sıradanmış” şeklinde de anlaşılıp, yorumlanmamalı… Dediğim gibi, bu tamamen Fransız sinemasına aşina olup olmamakla alakalı bir şey…

Peki, bu durum filme olumsuz mu yansımış?

Bence, kesinlikle hayır…

Kadrodaki oyuncuların tamamı oldukça iyi iş çıkartmışlar…

Aynı şey, müzik, ses, ışık, kostüm, makyaj, kamera, kurgu ve elbette filmin ruhuna uygun bir biçimde, Paris akşamlarının karanlık ve kasvetli dar sokaklarının atmosferini mükemmel yansıtan mekân ve dekor seçimleri içinde geçerli…

Aslına bakarsanız filmin, özellikle de finaldeki “şüpheli” ölüm sahnesi ile “The Illusionist” (2006) ve “The Prestige” (2006) gibi filmlerin etkisinin açıkça hissedildiği hikâyesi de fena sayılmaz…

Sheymaliner
Sheymaliner
4 yıl önce

Çok değişik ve etkileyici bir film sonuna kadar gizemi hissettiriyor biraz durağan işlense de konu yine de film kendini izlettiriyor kesinlikle izleyin diyorum... 💫

Fevzi Süleyman Gürbüz
Fevzi Süleyman Gürbüz
4 yıl önce

beklediğimden çok çok iyi çıktı 👍

Second Tab
Third Tab
Yukarı Çık